Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Forumu
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Parti Kapatmak ve Demokrasi

Aşağa gitmek

Sizce AKP kapatılsın mı?

Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_lcap50%Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_rcap 50% 
[ 1 ]
Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_lcap0%Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_rcap 0% 
[ 0 ]
Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_lcap50%Parti Kapatmak ve Demokrasi Vote_rcap 50% 
[ 1 ]
 
Toplam Oylar : 2
 
 

Parti Kapatmak ve Demokrasi Empty Parti Kapatmak ve Demokrasi

Mesaj  Admin Çarş. Mart 19, 2008 10:34 pm

Sizce parti kapatmak demokrasiyle bağdaşır mı? Bu konudaki görüşlerinizi, okuduğunuz makaleleri bizlerle paylaşabilirsiniz...

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 09/03/08
Yaş : 37

https://hukukmarmara.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Parti Kapatmak ve Demokrasi Empty Geri: Parti Kapatmak ve Demokrasi

Mesaj  Admin Çarş. Mart 19, 2008 10:39 pm

AKP’ye kapatma dersleri - Ahmet Altan (Taraf)
Tamam, bu ülkede hukuka pek aldırmayan bir ordu-yargı işbirliği var.
Biz bunu, 12 Eylül’de Anayasayı ortadan kaldıran darbecileri kutlamaya giden Anayasa Mahkemesi üyelerinde gördük, 28 Şubat’ta Genelkurmay salonlarını dolduran yüksek yargıçlarda gördük, 27 Nisan’da gördük, Anayasa Mahkemesi’nin 367 kararında gördük, Danıştay Başsavcısı’nın “darbeleri öven” konuşmasında gördük.
Gördük bunları.
Bu iki gücün ülkeye gerçek bir demokrasinin gelmesine direndiklerini de biliyoruz.
Bu da kimse için bir sır değil.
Ama sistemin temellerini oluşturan bu iki güç bile daha sekiz ay önce halkın yarısının oylarını almış bir partiyi kapatmaya öyle kolay kolay karar veremez.
Peki, nasıl oldu da Yargıtay Başsavcısı böyle bir kapatma isteğiyle ortaya çıktı?
Bunu anlamak için biraz da AKP’ye bakmak lazım bence.
Halkın yarısının oyunu almış bir parti neden böyle itilip kakılıyor?
Çünkü AKP’nin bu güçleri cesaretlendiren “titrek” bir yanı var.
Bastığı yere sağlam basmıyor.
Yaptığı her şey “yarım” neredeyse.
Avrupa Birliği’ne üye olmak istiyor ama bunun gereklerini bütünüyle yerine getirmek konusunda isteksiz.
Fırsat bulduğunda hemen savsaklıyor.
“Hukuk” diyor ama Şemdinli’nin üstünü örtüyor... Hrant’ın katillerini araştırmıyor.
“Özgürlük” diyor ama “türbanı” özgürleştirirken üniversiteyi bütünüyle özgürleştirmek fikrinden uzak duruyor.
“Eşitlik” diyor ama DTP’nin kapatılmasına karşı ciddi bir mücadeleye girmiyor, sadece kendini kurtarmaya çabalıyor.
“Demokrasi” diyor ama 301. maddeyi kaldırma işini erteledikçe erteliyor.
“Halkı kucaklıyorum” diyor ama kadrolara hep kendine benzer insanları yerleştiriyor.
Net, açık, aydınlık bir görüntüsü yok AKP’nin, bu belirsizlik yüzünden kendini toplumda “saygıdeğer” bir konuma yerleştiremiyor, güvensizlik uyandıran bir kuşku bulutuyla dolaşıyor hep.
Ne zaman Avrupa Birliği yolunda attığı adımlar gibi demokratça davranacak, ne zaman Şemdinli’de olduğu gibi hukuku da bir kenara iterek “sistem”le bir ittifak arayacak, kimse bilemiyor.
Çok akıllıca bulduğu bu “belirsizlik” yöntemi sanırım AKP’nin en güçsüz yanı.
Zaten darbeyi de hep aynı yerden alıyor.
“Avrupa Birliği’ne gireceğim” diyerek “Kemalist baskıyı” sürdürmek isteyenleri tedirgin ederken, o baskıcı güçleri zaptı rapta alacak gerçek bir demokrasi ve hukuk sistemini oluşturmayınca, hukuksuz bir ortamda kendisini devirmek isteyen güçlerle yüz yüze geliyor.
Avrupa Birliği üyeliği, demokrasi, evrensel hukuk... Bütün bunlar, buranın gizli egemenlerini çıldırtıyor.
Siz hem bunları hedef diye söyler hem de gereğini yerine getirmezseniz, elinizde sizi koruyacak hiçbir alet olmadan vahşi ve öfkeli aslanlarla dolu bir arenanın ortasında çırılçıplak kalırsınız.
Arkasındaki bütün oy desteğine rağmen AKP’nin yaşadığı da bu zaten.
Sağlam bir demokrasi ve evrensel hukuk kuralları olmazsa, AKP kendini hukuksuzluktan beslenen bir büyük güce karşı nasıl savunacak?
Ne kadar denerse denesin, onlarla anlaşamaz.
Hukuksuz bir ortamda, ne kadar oy alırsa alsın onlar kadar güçlü olamaz.
Dünya standartlarında bir demokrasiyle hukuk dışında, AKP’yi saldırılardan koruyacak hiçbir zırh yok.
AKP ise kendi zırhını kendi deliyor bu kararsız, belirsiz, titrek duruşuyla.
Bütün bu muhtıralar, “darbe övgüleri”, iddianameler, zırhın o yırtık yerinden mızraklıyor bu partiyi.
Üstelik güven yaratmayan bu kaygan duruş, AKP’li olmadığı halde bu partiyi korumaya koşacak milyonlarca demokrat insanı da bu kavgadan uzak tutuyor.
AKP’nin yanında yer almayan insanların hepsinin “Kemalist” olduğunu, “darbe istediğini” sanmak ciddi bir yanılgı olur bence.
Onlar AKP’ye güvenmedikleri için bu kavgaya karışmıyorlar.
Demokrasi isteseler de “AKP’yi demokrasinin temsilcisi” olarak görmedikleri için seslerini gerektiği kadar yükseltmiyorlar.
AKP’ye bu titrekliği nedeniyle saygı duymuyorlar.
Sanırım, AKP yöneticileri demokrasiyi ve evrensel hukuku kendileri açısından bir “tercih” olarak değerlendiriyor.
Bu, ne onlar için ne de bu ülke için bir “tercih”, bu bir “mecburiyet”.
Avrupa Birliği üyeliğine atılan adımla birlikte bu ülke aslanlarla dolu bir arenaya girdi.
Ne oradan geri dönebilir ne de çıplak elleriyle aslanlarla başa çıkabilir.
O aslanları kafeslerine sokabilmek için eldeki tek silah, demokrasi ve hukuk.
Onları sağlam bir şekilde tutmazsanız...
Ne kadar oy alırsanız alın kendinizi darbelerin, pençelerin, dişlerin açacağı yaralardan kurtaramazsanız.
Sonunda birileri o aslanları kafeslerine sokar ama...
O arada herkes de bitap düşer.

20.03.2008


En son Admin tarafından Çarş. Mart 19, 2008 10:48 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 3 kere değiştirildi

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 09/03/08
Yaş : 37

https://hukukmarmara.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Parti Kapatmak ve Demokrasi Empty Geri: Parti Kapatmak ve Demokrasi

Mesaj  Admin Çarş. Mart 19, 2008 10:42 pm

Kargaşa ve yargı - Türker Alkan (Radikal)
'İşret, temyizi âdeme mihengtir' demişti Ziya Paşa. Yalnız içki sofrasında değil, insanın gerçek kişiliğinin yolculukta da ortaya çıktığı söylenir.
Bence bu listeye bir şey daha eklenebilir: Beklenmedik olağanüstü durumlar ve bunalımlar da gerçek kişiliğimizin ortaya çıkmasına neden olabilir.
Örneğin AKP'nin kapatılması davasına gösterilen tepkilerden bazıları doğrusu hem şaşırtıcı, hem de öğretici oldu. Örneğin eski TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın dava açmak üzere harekete geçen Yargıtay Başsavcısı'na söylediği sözler apaçık tehdit içermiyor muydu: "Tek gerçek ölümdür!"
Başsavcının korumalarının sayısını dörtten altıya çıkarmışlar. Siyasetçi'ler çenelerine sahip olsalar bu kadar korumaya gerek kalmazdı sanırım.
AKP'lilerin kapatılma davasına kızmaları ve tepki göstermeleri normaldir. Ama devletin zirvesinde bulunan kişilerin birbirini ölümle tehdit etmesi olacak şey değil. Şu anda normal bir ortamda yaşamıyoruz. Normal ortama dönüş için her şeyden önce liderlerin soğukkanlı, sabırlı ve normal davranmaları gerekir. Bu konuda uzman olan, neredeyse doktora veren eski bir lider var ki şimdiki liderlere önerebilirim: Süleyman Demirel, bunalımlara girme ve çıkma şampiyonudur. 10 yıl siyaset yasağı konduktan sonra başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişidir. Senelerce susabileceği gibi, senelerce konuşabilir de.
Ama ne kadar konuşursa konuşsun, şimdiye kadar kimseyi ölümle tehdit ettiğini görmedik.
Ve AKP'lilerin konuştukça da gafları artıyor. Sanki laikliğe aykırılıktan dava açılmamış gibi, sık sık âyetler okuyarak nutuk atmaya başladılar!
Ve bu bunalımdan ne kadar kâr edeceklerinin hesabını yapıyorlar. 'Oo, şimdi oyumuz 10 puan artar! Kimse bizi tutamaz artık!' sözleri duyulur oldu. Ülke yönetiminden sorumlu politikacılar olarak, 'Nerede yanlış yaptık, sorunu nasıl çözeriz, altı yıl ülkeyi yönetmiş bir parti olarak hep başkalarını suçlayamayız' diye (yüksek sesle olmasa bile) bir öz sorgulamaya girmeleri gerekmez miydi?
Tam tersine, "Ergenekon'u ve benzer çeteleri dağıttık, şimdi bizden intikam alıyorlar" türü bir 'komplo teorisi' ile yükten kurtulmayı deniyorlar.
Bu arada kapatma davasının sorumluluğunu Amerika'ya yükleyenler de var. Bence o kadar uzağa gitmeye gerek yok.
Son günlerde en ağır saldırı yargı organlarına yapıldı. Hem de en sorumlu mevkilerdeki kişiler tarafından. Özellikle eleştiri oklarının yöneltildiği Anayasa Mahkemesi'ni yararsız, hatta muzır bir organ gibi gösterme eğilimi doğdu. Yargı, özellikle Danıştay ve Anayasa Mahkemesi, demokrasinin temel direkleri arasındadır. Dünkü Radikal'de Altan Öymen'in bilgece özetlediği gibi...
Kafama takılır bazen: 1950'lerde daha güçlü bir basın, tarafsız bir radyo, etkin bir Danıştay ve Anayasa Mahkemesi olsaydı, 27 Mayıs'ın gerçekleşmesi engellenir miydi acaba?
Kim bilir.

19/03/2008


En son Admin tarafından Çarş. Mart 19, 2008 10:47 pm tarihinde değiştirildi, toplamda 1 kere değiştirildi

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 09/03/08
Yaş : 37

https://hukukmarmara.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Parti Kapatmak ve Demokrasi Empty Geri: Parti Kapatmak ve Demokrasi

Mesaj  Admin Çarş. Mart 19, 2008 10:47 pm

Başsavcı Yalçınkaya’ya yapılan haksızlık - Fikret Bila (Milliyet)

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya, AKP’nin kapatılması istemiyle Anayasa Mahkemesi’nde dava açtığı günden beri çok ağır bir saldırı altında.
Yalçınkaya’ya karşı sistemli ve ısrarlı bir kampanya yürütülüyor. Bu kampanya içinde eleştiri ölçülerini aşan, hakarete varan ifadeler kullanılıyor. Haksız ve dayanaksız suçlamalar yapılıyor.
Başsavcı hedef gösteriliyor.
Yalçınkaya’nın hedef gösterilmesinin sorumluluğu hiç düşünülmüyor. Hakarete varan yazılar, infiale varan tepkiler, tehdit yüklü konuşmalar, aşağılayıcı hitap tarzları çok dikkat çekici.

Saygısızlık ve sorumsuzluk
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, yüksek yargının en üst makamlarından biridir. Başsavcı da mesleğinin zirvesine kadar yükselmiş bir yüksek yargı mensubudur. Anayasa’nın koruduğu bir kurumun ve makamın, sokak diliyle hedef haline getirilmesi çok büyük bir yanlıştır. Saygısızlık ve sorumsuzluktur.
Bir kişi veya kurumu eleştirmek başka şeydir, hakaretler yağdırıp dayanaksız biçimde suçlamak, karalamaya çalışmak başka...
Bu konuda görüş açıklayan herkesin nezaket, saygı ve sorumluluk içinde konuşması gerekir.
Başsavcı, yetkisini kullanmış, görevini yapmıştır. Bir iddianame hazırlamış ve dava açmıştır. Kararı verecek olan Başsavcı değildir. Kararı Anayasa Mahkemesi verecektir.
Medeni kurallar ve ölçüler içinde tartışmak, Anayasa Mahkemesi’nin kararını beklemek varken, bu hiddet neden?

Tehditler
Son üç gün içinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na ve Başsavcı Yalçınkaya’ya tehditler yağdırıldığı haberleri geliyor.
Bu tehdit yoğunluğunda sorumsuzca yapılan konuşmaların, suçlamaların, hakaretlerin, çok yönlü yürütülen kampanyanın payı olduğunu unutmamak gerekir.

Dayanaksız suçlamalar
Yalçınkaya’ya neler denilmedi, ne suçlamalar yöneltilmedi ki...
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na kadar yükselmiş 35 yıllık bir yargı mensubu Yalçınkaya için, “Türkiye’nin ilerlemesini istemeyenler çok önemli yerlere sızmışlar” diyen bakanlar oldu...
Devletin en üst makamlarından birini işgal eden Başsavcı’ya “Abdurrahman” diye hitap ederek -sözümona- küçümsemeye çalışanlar çıktı...
Sanki bu kadar yıllık hukukçu iddianame hazırlamayı bilmiyormuş gibi eski savcılar yazmışlar, yazdırmışlar, dikte ettirmişler diye ahkâm kesenler; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’na, hukukçu bile olmadığı halde hukuk dersi vermeye kalkanlar görüldü.
Mesleki geçmişi ortada olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nı, yasadışı örgüt mensubu, çete üyesi gibi göstermeye yeltenenler boy gösterdi.

Yargıya saygı
Türkiye’de ilk defa parti kapatma davası açılmıyor.
Bir rejime demokratik karakter veren bağımsız yargıdır.
Yargı organlarına ve yargı kararlarına saygı göstermek herkesin ödevidir.
Panik yaratmadan, yargısız infaz yapmadan, linç kampanyası yürütmeden, olgunluk ve sağduyu içinde yargıyı beklemek gerekiyor.

Admin
Admin

Mesaj Sayısı : 168
Kayıt tarihi : 09/03/08
Yaş : 37

https://hukukmarmara.yetkin-forum.com

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz